Sunday, September 18, 2011

Obsesyon Yaratan Sarkilar Serisi Vol:2

Iste bir obesesyonel sarki ile daha karsindayim. Uc gundur en az 1.500 kere dinledim:



Dinledikce dusundum, sorguladim. Sarkinin sozlerine baksana! Rahibe Teresa'ya bile hayatini, yanlislarini sorgulatir:

I was born with the wrong sign
In the wrong house
With the wrong ascendancy
I took the wrong road
That led to the wrong tendencies
I was in the wrong place at the wrong time
For the wrong reason and the wrong rhyme
On the wrong day of the wrong week
I used the wrong method with the wrong technique

There's something wrong with me chemically
Something wrong with me inherently
The wrong mix in the wrong genes
I reached the wrong ends by the wrong means
It was the wrong plan
In the wrong hands
The wrong theory for the wrong man
The wrong eyes on the wrong prize
The wrong questions with the wrong replies

I was marching to the wrong drum
With the wrong scum
Pissing out the wrong energy
Using all the wrong lines
And the wrong signs
With the wrong intensity
I was on the wrong page of the wrong book
With the wrong rendition of the wrong look
With the wrong moon, every wrong night
With the wrong tune playing till it sounded right yeah

Hiiiiccc "Cok yanlis yaptim bu hayatta, canim okuyucu" ajitasyonuna girmiycem. Aslina bakarsan epey de dogru bi hayat yasadigima inaniyorum. Yanlis yaptim mi? Cooook! Kendimden baska kimseye zarari var mi peki? Bence yok!

Hani bazen televizyonda cok salak bi insan gorursun, cok salak seyler yapar, cok salak seyler soyler, sen utanirsin, kanali degistirirsin ya susturmak icin? Bazen ayni sahne, gecmiste kendi yaptiklarim, kendi soylediklerimle kafamda canlaniyor. Kanali degistirmek istiyorum da, oyle kolay olmuyor. Ellerimle yuzumu kapatiyorum utancimdan, "iiiiyyyyy!!!" yapiyorum, kendimden utaniyorum. Kafamdan dusuncemden ciksin o sahne istiyorum da beceremiyorum. Bi sure zehir ediyorum o ani kendime...Dusunmekten, utanmaktan, "ohhff ne aptalim" demekten. Sonra ne oluyor da unutuyorum bilmiyorum ama daha simdi bu satirlari yazarken geldi aklima birkac sahne de utandim yine.

Masumiyet Muzesiydi sanirim...Bi kitapta soyle bi satir okumustum: "Akilli olan herkes hayattan zevk almasi gerektigini bilir ama yalnizca aptallar bunu basarabilir." Ne geldiyse basima cok dusunmekten cok sorgulamaktan geldi aslina bakarsan. Cok calisir kafam da calismasin isterim cogu zaman. Aptal olsam daha mi mutlu bi insan olurdum acaba?

Bu siralar guzel seyler oluyor sanirim hayatimda...Cok da emin degilim henuz ama heyecanliyim. Hata yapmak istemiyorum bu sefer, cok dusunuyorum yine her zamanki gibi, haddinden fazla dusunuyorum. Cok dusunmekten hata yapmisimdir hep, yine dusunuyorum, yine hata yapmaktan korkuyorum ama engel olamiyorum, akisina birakamiyorum. Ne zaman ogrenicem, ne zaman buyiycem bilmiyorum. Neyse cikar yakinda kokusu hayatimdaki bu hareketin akibetinin. O zaman yine depresyonun esiginde "uykulu" bi yaziyla cikarim karsina, ya da cicekler, bocekler, kelebekler yapistiririm duvarima.

Iste bu haftanin Obsesyon Yaratan Sarkisi: Depeche Mode - Wrong



Klibi de inanilmaz begendim. Adi "Yanlis" bi sarki icin daha "Dogru" bi klip cekilemezdi. Bayilirim gecmisi gelecegi sana birakilmis durum hikayelerine. Tek kelimeyle HARIKA!

Iyi seyirler...

www.yanlisyapiyorumogrenmiyorum.com

Wednesday, September 14, 2011

Amerikanya'da Geziyorum Vol:1 Miami

Koca iki sene gecti, Amerika'da pek bi yer goremedim. Evden okula, okuldan eve, bazen okuldan bara sonra eve...Zaten param da yoktu. Sonra calismaya basladim, param oldu, bu sefer de izin yok. Olan izni de istiyorum ki Istanbul'da raki sofrasinda harciyim. Bildigin "paran olsa zamanin olmuyor, zamanin olsa paran..." durumu. Ise baslayinca da Attila Ilhan siirindeki gibi "param olsa hevesim olmuyor, param olsa hevesim" durumu eklenince bir de baktim 5 ay gecmis okuldan kurtulali, para kazanmaya baslayali, ben daha is seyahatlari ve ufak New York kacamaklari disinda Massachusetts sinirlari disina adim atmamisim. Hayalimdaki hayat bu degil, 30'uma merdiven dayamisim daha bi Miami gormemisim, bu da Allah'tan reva degil. Bu arada para para diyorum da, kazandigim da para olsa yani, ama ac kalmadigim surece hazirim hepsini ucak parasina vermeye.

Neyse efendime soyliyim, bi an geldi, "para", "heves", "zaman" hepsini bi araya topladim, bi de kaptim kankami "I'm in Miami bitch" nidalariyla aldim solugu Miami'de.

Ooh! Dunya varmis! Kemiklerim isindi yemin ederim. Butun gun plajda yat yuvarlan, mojitolari yuvarla, kizgin kumlardan serin sulara atla falan, hayat bana guzel...Palmiyeli memleketin gozunu seviyim.


Miami, Amerika topraklarinda ya...Sanma ki ana dil Ingilizce. Herkes bildigin Ispanyolca konusuyo. Bakkala girdik misal su almaya, "Hola" dediler bize, Ispanyolca devam ettik alisverise. Tek kelime Ispanyolca bilmiyo olusumuz, ne yalan soyliyim, pek de yardimci olmadi.


Herkes parti cenneti diye gidiyo ama sahane restoranlar var Miami denen memlekette. Ickiler desen 10 numara. Watermelon Mojito diye biseyle tanistim ki tanismaz olaydim, o ne yaa?? Ipin ucunu biraz kacirmis olabilirim o gece, zira sonu ve ozellikle sabahi pek de eglenceli olmadi takdir edersin ki.

Iste seyahatimden haber basliklari:

L.E.Z.I.Z (Nokta)
Yer: Yuca - Kuba restorani...


 


ORGY IN MY MOUTH
Yer: Sushi Samba - Hic bitmesin istedigimiz Sushi...Resmen agzimiza attik, yutmaya kiyamadik. Kalan son iki parcayi da yemeden once epey seyrettik. Her guzel sey gibi bunun da bi sonu vardi elbet...


GITME DAHA KARPUZ KESECEEDIK
Yer: Sagafredo - Meshur Watermelon Mojito. Ickimin yaninda gelen karpuz dilimlerini bi tekerlek karpuza tamamlamis olabilirim o gece.



Guzel memleket Miami ama bu Amerika'lilarin "party animal" dedikleri cinsten degilsen 3 gun yeterli, benden soylemesi. Gittim, gordum, bi daha gider miyim bilmem..."Para", "heves", "zaman" uclusunu denklestirdigim bi sonraki seferde daha da guneye inmektir hedefim. Bahamalar oluuurrr, Dominik Cumhuriyeti oluuuurrr, Puerto Rico oluuuurrr...Diyorum ya, hayat bana guzel...

www.miamiyegittimdahadagitmem.com

Wednesday, September 7, 2011

Uyku, Uzuntu ve Duduk

Doldu tasti icim bugunlerde...Hem de epey sebepsiz, epey gereksiz...Hic aklimda yokken girdi birileri aklima. Hep boyle olmustur zaten hayatim, Candan Ercetin sarkisi kivaminda: "Sevdim sevilmedim, seveni sevemedim, canimdan boyle bezdim, aaamaaan!"

Tek bi farkla; ben genelde severim, sevilmem, seveni de bi sure sonra beni seviyo diye yine severim. Sevgi doluyumdur huyum kurusun. Sonra asik oldum sanirim, hoslanma asamasindan bile gecemeden ve hatta "hoslanabilecegim insanlar" suzgecinden bile gecirmeden. Taaa kiii beni seven de beni sevmeyi birakip uzmeye baslayana kadar...

Uzulurum sonra bi sure, aramiyo, eskisi gibi ilgilenmiyo diye. "Acaba suna mi bozuldu?", "E tabi cok naza cektim, cok soguk davrandim zamaninda, kacti hevesi" seklinde baslayan dusunce prosesim "Kesin baskasi var", "E tabi beni naapsin bilmem kim varken", "E tabi kilo aldim bu siralar biraz", "Cok konusuyorum, cok zevzegim" seklinde kendime bok atmalarla devam eder gider. Taaa kiiii depresyona girene kadar ben...Ozguven yeniden yerle yeksan. O an diyemiyorum ki kendime (ya da ona) "Ulan ben sana mi kaldim hoduk? Sen ne saniyosun ki kendini? Aklimin bi kosesinden bi zaman gectin ya? Dunyanin en sansli insanisin aslinda ama sen bunun farkinda degilisin! Duduk! Hadi simdi ikile!"

Ben daha ziyade odama kapanip uyumakta, sosyal cevremden izole olmakta buluyorum careyi. Sonra uyumaktan sisip, basima agrilar girdiginde falan "Ben napiyorum ulan!" diyip geliyorum kendime.

Kucuklukten beri uykudur benim en iyi ilacim. Kucukken cok aglardim, ota boka herseye...Aglamaktan yorulunca da, vurur kafayi yatardim. Uyuyunca beni uzen o dunyayla arama bi set cekiyordum bi nevi...Uyaninca hersey cok daha guzel olacakmis gibi, hayata yeniden baslayacakmisim gibi, beni aglatan her neyse hic yasanmamis sayilacakmis gibi...

Bagrina yirtina aglamalarim degil, zamansiz yere uyumalarimdir anamin icini parcalayan. Kucukken cok belliydi neye agladigim. Mesela annem sacimi erkek gibi kestirirdi zorla. Hungur sakir aglardim, gozumun yasina bakmazdi. Kuaforden eve gelir, hemen yatardim. Uyandigimda bitiverirdi yanimda. Sarilir "Bi daha bu kadar kisa kestirmiycez soz!" derdi. Usulca sallardim amerikan trasli kivircik kafami.

Buyudum sonra, aglamayi biraktim. Ama uyku hala herseyin ilaci benim icin. Cok uzuldugumde, bir seyi dusunmekten cok yoruldugumda, uykuya veriyorum kendimi. Neye uzuldugum de belli olmuyor oyle kolay kolay. Ben bile anlamiyorum cogu zaman aslinda gercekten neye uzuldugumu. Annemin yaninda olursa bu durum, hemen anliyor tabi kadincagiz, uyaninca bitiveriyor tepemde;
"Noldu yavrum benim? Dogru soyle neyin var?"
"Yok annecim biseyim.
Benim ruh hastaligim genetik degil
Senin sucun yok,
Biraz kronik, cok denedim,
Asktan baska caresi yok..."

Su anki halimden bi arkadasima bahsettim. Dedim "dudugun biri hic yoktan girdi aklima, beni sevmesini sevdim. Bi anda kesti ilgilenmeyi, sudan cikmis baliga dondum." Dedi "Sevebilecegimiz birinin bizi sevmesini istiyoruz sadece, cok muhtaciz lan sevilmeye!"

"Hay agzini opiyim" dedim. Sevebilecegimiz kelimesinin altini cizdim ben de...Zira asktan bacaklarimi titretecek, hayallerimin prensini aramayi yillar once biraktim. Sevebilecegim bi insan olsun, beni cok sevsin, kafi! Soz veriyorum, bu sefer kiymet bilicem.

Insanin teninin baska bi insani cekmesi cok acaip bi durum degil mi?
Bu soruyla basbasa birakiyorum seni...Bi dusun bak, sen de cikamiycaksin icinden...


www.parmakuclarimtanimakistiyorseni.net

Wednesday, August 31, 2011

Randomness Vol:1

Dusunduklerimin kafama dar, arkadaslarimin e-posta kutularina fazla geldigi bi noktada karar verdim blog tutmaya...


Sacma sapan seyler hakkinda saatlerce kafa yorabiliyorum ve nedendir bilinmez dayanilmaz bir paylasma hissi duyuyorum. Karsimdaki konu hakkinda benim kadar heyecanlanmayinca da hayal kirikligina ugruyorum. En iyisi boyle nereye gittigini bilmeden yazmak. Ileride geri donup okuyunca belki kendi kendime tekrar heyecanlanirim konu hakkinda da sevinirim.


En son dusunduklerimden biri su mesela:


2 senedir Amerika'da yasiyorum. Turkiye'de Amerika yansimasi bi hayat yasadigimiz icin hayata dair bircok sey aslinda ayni. Bi Istanbul'lu Amerika'nin buyuk sehirlerinden birine gitse "allaam ben nereye dustum, bu ne?" demez.


Mamafih dogaya dair seyler cok farkli. Misal sokakta sahipsiz kedi kopek yok, harika bisey...Ama her yerde sincap var ve cok dogal karsiliyo herkes bu durumu. Iste boyle:






Agaclarin tepesinden insanlarin kafasina ceviz falan atiyolar. Sonra atmaca geliyo sehrin ortasina, kapiyo hayvancagizi goturuyo. O da boyle:




Bu arada sincaplari cok sevimli bulan insanlari hic ama hic anlamiyorum. Sincap dedigin afilli tuylu kuyrugu olan bi sican dupeduz. At kuyrugu! Ne kaldi geriye? Sican!


Neyse, efendime soyliyim, bizde sokakta cocugu kopek isirir, kedi tirmalar. Gecen gun burda haberlerde izledim cocugun birini cakal isirmis sehrin icinde. Oyle bi anlattim ki, sanirsin ki Arizona collerinde falan yasiyorum...Cakallar, atmacalar falan...Halbuki bildigin dogu yakasi metropollerinden birindeyim.


Deprem oldu mesela gecen gun, "hayatimda deprem hissetmedim, WTF bu neydi lan?" falan diyen insanlar var cevremde. Cok acaip geldi bi insanin deprem nedir bilmiyo olusu. Buyuk sok olsa gerek onlara bi anda butun dunyanin sarsiliyo (sozluk anlamiyla) olusu. Bizse depremle buyuduk. Milletce teoride ne yapilmasi gerektigini pek iyi biliriz de, pratikte pek icraat yok hala malesef (sosyal mesajimi da verdim)


Kasirga geldi gecenlerde. Adi var: Irene. Herkes ne yapmasi gerektigini biliyo, butun onlemleri aliyo, tavsiye veriyo falan. Ben kasirgayi sadece dunyanin sonunun geldigi, en once ozgurluk anitinin kendini okyanusun serin sularina emanet ettigi Hollywood filmlerinde gordum. Tasavvur edemedim bi sure, ne olucak simdi, nasil olucak, ne yapmak lazim, epey bocaladim.


Domatese meyve diyolar burda bi de, cildirmamak elde degil! Domatesten meyve mi olur allaasen? Ac ilkokul 1 hayat bilgisi kitabini, neler meyvedir, neler sebzedir, ogren!


Boyle seyler dusunuyorum iste, epey random...Deli oldugumu dusunenler elime mum diksin...


www.dogayaanlamveremiyoruz.biz

Obsesyon Yaratan Sarkilar Serisi Vol:1

Huyumdur...Seversem bir sarkiyi, bikana kadar, gunde en az 50 defa dinlemeden edemem.

Bu obsesif halim yer yer bas gosterir cesitli baska hallerde, hayatimin cesitli noktalarinda. Misal bir zamanlar koyu yesildi benim rengim, fena takilmistim, dolabim tasra merkez camii duvarina donmustu. Herkes efendi gibi siyah, kirmizi, beyaz Converse alirken ben aradim, taradim, bekledim, arastirdim, en cami yesili rengini buldum, aldim, sene 2001.

Simdi rengim parlament mavi, ya da saks mavisi, her neyse...Sekil 1-A daki renk ve tonlari iste. Simdiden parlament mavi iki cift ayakkabim, bi elbisem, bikac tshirtum, bikinim, ic camasirim, pantalonum falan var. Cok seviyorum, anlatabiliyo muyum?

Sekil 1-A (Bu bapcikler benim olsun istiyorum)


Neyse demem o ki; sevdim mi tam severim, sildim mi bir kalemde sevgili okur...

Bu siralar da bu sarkiya taktim, sabah aksam dinliyorum. Bi aralar obsesyon yaratan sarkilar serime Twitterda baslamistim, 6lara 7lere kadar geldigimi hatirliyorum sanki ama sonra ipin ucunu kacirdim, biraktim.

Seriye buradan yeniden basliyorum. Hayirlara vesile olsun!

Iste Obesesyon Yaratan Sarkilar Serisi Vol:1
Maroon 5 - Moves Like Jagger


Iddia ediyorum; bi dinleyen bi daha dinlemek ister mutlaka, sonra bi daha, sonra bi daha, sonra bi daha...Al sana obsesyon...

Yalniz cok rica edicem birisi Adam Lavine'nin evindeki butun tshirtleri yaksin! Bu adamin insanlik namina hayatina ustsuz devam etmesi sart!

www.tanriozenmisdeyaratmis.com